a) Karpal Tunnel Sendorumu: El ve kolda ağrıya, uyuşukluğa yol açan yaygın bir sinir sıkışması sorunudur. Belirtileri boyun fıtığı belirtilerine benzer, bu yüzden boyun fıtığı ile karıştırılabilmektedir. El ve koldan omuza kadar uzanabilen karıncalanma, ağrı, güçsüzlük ve elektrik çarpmasına benzer his oluşabilir. Bazı meslek gruplarında ve özellikle yoğun bilgisayar kullanan kişilerde daha sık görülmektedir. Hastalık fizik tedavi ile tedavi edilebilmekle beraber ilaç ve fizik tedaviden istenilen sonuç alınamadığında cerrahi tedavi uygulanması gerekmektedir.
b) Cubital Tunnel Sendromu: Dirsekte sinir sıkışması olarak tanımlanmaktadır. Kemiğin yanında duran ve dış basıya açık olan ulnar sinirinde meydana gelen herhangi bir basınç sinirin işleyişini bozacak düzeye gelirse; dirsek, ön kol, el bileği ve parmaklarda uyuşukluk meydan gelir. Uyuşukluk hissine ağrı ve karıncalanma da eşlik etmektedir. Dirseğin bükülmesi durumunda ulnar sinir gerilir ve medial epikondil adı verilen kemik çıkıntısına doğru itilerek sıkışır. Dirseğini kıvırarak eli başının altında uyuyanlarda ve masada otururken sürekli dirseğine dayananlarda bu sendroma sıklıkla rastlanmaktadır. Tanısında öncelikle fiziksel muayene uygulanmaktadır. Duyu ve kas gücü muayenesi ile hastalığın derecesi belirlenmektedir.
c) Peroneal Sinir Tuzak Nöropatisi: Peroneal sinir tuzak nöropatisi alt ekstremitede en sık gözlenen tuzak nöropatidir. Sinirin yüzeysel yerleşimi ve fibular tünelden geçmesi yaralanma ve bası altında kalma riskini arttırır. Hastaların en sık şikâyetleri bacak dış kısmı ve ayak bileği çevresinde ağrı, his kusuru ve kuvvet eksikliğidir. Sinirin motor dallarının etkilenmesine bağlı düşük ayak da gözlenebilir. Fizik muayenede fibula başı perküsyonu ile semptomlar şiddetlenebilir. Elektromiyografi ile gözlenebilen sinir ileti hızında azalma ve amplitüd düşüklüğü tanıda yardımcıdır. Düz grafi, ultrasonografi ve magnetik rezonans görüntüleme kemik doku ve yumuşak doku patolojilerini değerlendirmek için kullanılabilir. Tuzak nöropati etiyolojisinde dıştan bası yapan nedenler ya da alışkanlıklar ön planda ise hasta öncelikle konservatif tedavi edilmelidir. Kitle ya da içten bası nedeniyle oluşan durumlarda ise cerrahi tedavi düşünülebilir.
a)Hidrosefali: Hidrosefali tanısı genellikle beyin ultrasonu ile konulmaktadır. Kafatasındaki birleşmeden sonra ise en iyi tanı MR ya da BT yöntemleri ile konur. Hidrosefali, beynin derinliklerinde bulunan ve ventrikül adı verilen boşluklarda aşırı sıvı birikmesidir. Bu birikmeye sıklıkla fazla sıvının uzaklaştırılmasını önleyen bir tıkanıklık neden olur. Fazla sıvı ventriküllerin boyutunu artırır ve beyne baskı yapar. Hidrosefali her yaşta ortaya çıkabilmesine rağmen bebekler ve 60 yaş üstü yetişkinler arasında daha sık görülür. Hidrosefali, aşırı beyin omurilik sıvısının (BOS) beyindeki boşluklarda birikmesi ve kafa içindeki basıncı artırması durumudur. Beyin omurilik sıvısı, beyinde ve omurilikte üretilerek beyni dış etkilerden korumaya yardımcı olur. Buna karşın çok fazla miktarda beyin omurilik sıvısı beyin dokularına zarar verebilir ve beyin fonksiyonlarında bir dizi bozulmaya neden olabilir.
Şant Takılması: Hidrosefali tedavisi için en sık tercih edilen yöntemdir. Şant uzun bir tüpten yapılmış bir kapakçık içeren bir sıvı tahliye sistemidir. Kapakçık beyin omurilik sıvısının normal hız ve doğru yönde akmasına yardımcı olur. Cerrahi bir işlemle şantın bir ucu beyne diğer ucu ise göğüs veya karın boşluğuna yerleştirilir. Böylece fazla sıvı beyinden uzaklaştırılarak tüpün diğer ucundan dışarı akar ve aktığı bölgeden daha kolay bir şekilde emilebilir. Şant sıklıkla ömür boyu takılı kalır ve fonksiyonunda herhangi bir sorun olup olmadığı düzenli olarak izlenir. Şantın tıkandığı durumlarda şant çıkartılır ve yerine yeniden takılır.
Ventrikülostomi: Ventrikülostomi adı verilen prosedür şant tedavisine alternatif olarak tercih edilebilir.Genellikle ventriküller arasındaki sıvı akışında tıkanıklık varsa bu yöntem kullanılır. Bu cerrahi işlem, beyinde bulunan ve ventrikül adı verilen boşlukların dibine veya iki ventrikül arasına bir delik açılması şekilde yapılır. Bu delik BOS'un beyinden uzaklaştırılmasını sağlar.
b)Spina Bfida: Spina Bifida, nöral tüp defekti olarak ifade edilen, bir grup doğumsal anomali çeşididir. Açık omurga olarak da bilinmektedir. Occulta, Meningosel, Meningomiyelosel şeklinde üç türü bulunmaktadır.
Occulta: Hiç bir belirti vermez. Omurgayı meydana getiren kemiklerin bir veya birkaç tanesinde, küçük defekt veya defektler gözlenir. Omurilik ve sinirlerin durumu gayet normaldir. Kişiler daha çok, kendilerinde bulunan bu durumun varlığından hiç haberdar dahi olmaz. Tek belirti, defektin var olduğu bölgede (örneğin belde) cilt üzerinde aşırı bir kıllanmanın görülmesidir. Tanı, genel olarak başka bir sebepten dolayı çekilen omurga röntgeni sırasında, tesadüfen konmaktadır.
Meningosel: Bu form, en az rastlanan spina bifida formudur. Omuriliği saran zarlar, omurganın açık bölgesinden dışarıya doğru fıtıklaşırlar. Fıtık kesesi içinde beyin ve omuriliği saran ve korumaya yarayan serebrospinal sıvı da yer almaktadır. Bu kistik bir görünüme benzeyen yapının boyutlarında farklılık görülebilir. Normal gelişimi sağlamak amacı ile cerrahi operasyon sayesinde çıkartılabilir.
Meningomiyelosel: Bu hastalığın en ileri seviyede olan formudur. Fıtıklaşan kistin içinde meningoselde bulunan zarların haricinde, sinir kökleri ve omuriliğin kendisi de yer alabilir. Bazen kiste rastlanmaz. Ancak omuriliğin kendisi tamamı ile fıtıklaşabilir. Omuriliği saran sıvı dışarıya kaçabilmektedir. Açıklık, cerrahi müdahaleler ile kapatılmadığı müddetçe, etkilenmiş olan bebekler enfeksiyon bakımından oldukça büyük risk taşırlar.
c)Araknoid Kistler: Araknoid kistler beynin yüzeyi ile kafa tabanı arasında ya da araknoid zar (beyni ve spinal kordu çevreleyen üç zardan biri) üzerinde gelişebilen serebrospinal sıvı dolu torbalardır. Araknoid kistler çoğunlukla erkeklerde meydana gelir. Çoğu vaka bebeklik döneminde başlar ama başlangıç ergenliğe kadar gecikebilir.
d)Dermoid Kistler: Dermoid kistler kişilerin vücutlarında belirli bölgelerde görülebilen ve oldukça ağrı yaratan küçük kistlerdir. Boyutları kişiden kişiye farklılık gösterebilir fakat genellikle 3 cm ile 10 cm arasında olmaktadırlar. Büyük sancı ve ağrılara sebep oldukları ve gelişimleri hiç durmadığı için fark edildikleri ilk anda operasyon ile alınmaları gerekir. Tek tedavi yöntemi cerrahi müdahaledir.
a)Epidural Hematom (Kafa Travması): Epidural hematom, oluşan bir kanamanın beyin dokusunun üzerinde yer alan dura mater ile kafatası kemiği arasında birikmesine verilen isimdir. Epidural Kanamalar genellikle şiddetli kafa travması sonrası kafa kemiğinde kırık meydana gelmişse görülür. Bu kırık, bir damarı yaraladığı için epidural bölgede kanama-pıhtı ortaya çıkar. Bu pıhtı büyük bir pıhtıysa beyine baskı yapar ve buna bağlı olarak hastada kuvvetsizlik, sara nöbeti, bilinç kapanması gibi belirtilere neden olur.
b)Subdural Hematom (Beyin İçi Kanama): Subdural Kanamalar genellikle yaşlı hastaların geçirdikleri hatta hastanın hatırlayamayacağı kadar küçük kafa travmalarından sonra da meydana gelebilir. Subdural kanamada, epiduralin aksine belirtiler hemen ortaya çıkmayabilir. Bazen travmadan aylar sonra da belirtilere rastlanabilir. Bu hastalarda başlangıçta küçük olan kanama, kanın protein yüksekliği sebebiyle zaman içinde birikir, yaşlılarda da beyin küçülmeye başladığından bu durumdan gençlere göre daha çok etkilenirler. Genellikle çarpmadan 2-3 ay sonra hastanın nörolojik tablosunda bozulmalar, örneğin kol ve bacakta uyuşukluk, kuvvet kaybı, felç, konuşma bozukluğu şeklinde kendini gösterebilir.
c)Intraserebral Hematom (Beyin Kanaması): Beyni besleyen damarların, özelliklede belirli bölgelerdeki küçük damarların cidarında yırtılma sonucu, kanın beyin içine sızması ve beyin dokusunu tahrip etmesidir. Risk faktörleri hipertansiyon, amyloid anjiopati, travma, alkol ve nikotindir. Bunların yanında tedavi amacıyla kulanılan aspirin, nonsteroid antienflamatuarlar ve trombolitik ajanlar da neden olabilmektedir.
d)Subaraknoid Kanama: Beyni çevreleyen araknoid zarı altına olan kanamalardır. Risk faktörleri ailesel, sigara, alkol, hipertansiyon, oral kontraseptif, kokain, amfetamin gibi ilaç alışkanlıklarıdır. Sebep olarak en sık anevrizma, bunun yanında hipertansiyon, ateroskleroz, arteriovenöz malformasyonlar, beyin tümörleri, kanama bozuklukları, ensefalit, menenjit, meningoensefalit, antikoagülan tedavi komplikasyonları, kafa travması ve bilinmeyen nedenli olanlardır.
e)Kranium Çökmeleri: Kafa travması sonucu (trafik kazaları, düşüp kafatası çarpması) kafatasında meydana gelen çökmelerdir. Tanı BT (bilgisayarlı tomografi) ve röntgen ile konulmaktadır. Cerrahi yöntem ile çökme kaldırılmaktadır.
Trafik kazası, düşme, tümöral veya romatizmal hastalıklara bağlı olarak omurga şekil bozuklukları görülmektedir.
a)Spondilo Listezis: Omurgada öne ya da arkaya doğru çeşitli derecelerde kaymaya bağlı olarak oluşan tablodur. Genellikle bel ağrısı ayaklarda uyuşma hareket kısıtlığı şeklinde kendini gösterir. Tedavisi, kayma birinci derecede ise lumbosacral korse ağır kaldırma ve hiperaktif hareketlerden kaçınılması önerilir. Beraberinde analjezik verilir. İkinci derece ve daha ileri düzeyde kaymalarda, ameliyatla vertebralara posterior pedikül vidası uygulanır. Bu tür rahatsızlıklar, travma yüksekten düşme sonucu daha çok orta ve ileri yaşlarda görülmektedir.
a) Beynin Malign (Kötü Huylu Tümör): Tanısı beyin MR’ı ile konulmaktadır. Tedavisi tümörlerin ameliyatla çıkartılmasıdır. Eğer tümör 2-3 cm’den küçükse radyoterapi ve kemoterapi, onkoloji birimi tarafından tedavisi düzenlenir.
b) Beynin Bening (İyi Huylu Tümör): Menengiomlar beyinde iyi huylu tümör olarak en sık karşılaştığımız beyin tümörüdür. Tanısı beyin Mr’ı ile konulmaktadır. Tedavisi cerrahi yöntemle tümörün çıkarılmasıdır. Kuvvet kaybı, epileptik nöbet geçirme, el ve ayaklarda uyuşma ve unutkanlık gibi belirtilerle kendini göstermektedir.
Hipofiz tümörleri ise bayanlarda göğüslerinden süt gelmesi, göğüs hassasiyeti, adet görememe ve hamile kalamama şeklinde görülebilmektedir.
Erkeklerde ise; İmpotans gelişir. Baş ağrısı, görme bozukları olur. Hipofiz MR’ı ve kanda prolaktin seviyesine bakılarak tanı konulmaktadır. Tümör 1 cm’den küçükse medikal tedavi yöntemi ile tedavi edilmektedir. Tümörün çapı 1 cm’den büyükse hipofiz bezine ulaşmak için hipofiz bezinin önüne yerleşmiş olan sinüsün içinden oradan da burun deliğinden girilerek (transsfenodial hipofizektomi) cerrahi müdahale yapılmaktadır.
c)Bening Lipomlar (İyi Huylu): Genellikle saçlı deride 1 cm’den 4-5 cm’e kadar büyüyebilen iyi huylu kitlelerdir. Fiziksel muayene ile tanı konulur. Lokal anestezi verilerek cerrahi müdahale ile çıkarılmaktadır.
Hastalarda çoğunlukla yürüme güçlüğü, bacak, bel ağrıları, ayaklarda uyuşma ve ağrı şeklinde belirtileri bulunmaktadır. Bölgenin MR’ı ve tomografisi çekilerek tanısı konulmaktadır. Dar kanalın olduğu omurgayı genişletme (total laminektomi)ameliyatı uygulanmaktadır.
Güvenilir, ulaşılabilir ve tercih edilen özel hastane olma misyonu ile Avcılar bölgesinde sağlık hizmeti sunuyoruz...
Devamını oku